24.09.2012

Like Crazy



Buraya sanırım hiç izlediğim filmlerle ilgili yorumlarımı yazmamışım. Zaten malesef hiçbir zaman o harika, tüm yönetmenleri bilen sinema izleyicisi olamadım. Hatta zaman zaman kendimi aşırı dozda romantik komediye maruz bıraktığım da doğrudur. (8-6 çalışınca o kafanın bir şekilde boşalması lazım değil mi?)

Dün keyif pazarı sinema kuşağımda "Like Crazy" vardı. Film Sundance Film Festivali'nde Büyük Jüri Ödülü'nü kazanmış, Felicity Jones ve Anton Yelchin ise başrollerde diyerek gereken IMDB bilgilerini verdikten sonra sizlere önerir miyim o kısma geçelim.

Not: Farkında olmaksızın spoiler barındırabilir.

Öncelikle şu an uzak mesafe ilişki yaşayanlar, mutlu sona kavuşacağına inananlar izlemesin. Kendinizi üzmenin alemi yok, zaten zor şeyler yaşıyorsunuz. Hiç bulaşmayın.

Uzak mesafe ilişkisini bu iş yürümeyecek diye bitirenler, bu yüzden acı çekenler ya da çektirenler; hıh siz mutlaka izleyin.

Uzak mesafe ilişkisi nedir pek bilmeyenler ama romantik komediden ziyade daha gerçekçi bir yaklaşımla ilişkileri ele alan bir film izlemek isteyenler, size de izlemenizi öneririm.

Filmin konusu ise şöyle; Anna İngiltere'den exchange öğrenci vizesi ile Amerika'ya gelmiş bir kızımızdır. Burada Jacob ile tanışır ve aşık olurlar. Birbirlerini çok seven bu çiftin ilişkisi, Anna'nın vizesini aşması sebebi ile bir daha Amerika'ya giriş yapamaması ile çıkmaza girer. Filmin bundan sonrası ise bu gayet sıradan konuyu, romantize etmeden çok gerçekçi bir bakış açısı ile ele alıyor.

Şimdi ciddi spoiler;

İşte ben filmin bu gerçekçi yaklaşımını çok sevdim.

Uzak mesafede ilişki yaşanırken aslında bir şekilde iki tarafın da hayatlarına devam ettiğine, kırk yılda bir gelen sevgilinin o hayata aslında hiç dahil olamayışına, iki kişinin değişip, aslında eski bir hayale tutunduğunu farketmemesine/farketmesine/farkedip ısrarla anlamamazlıktan gelmesine ve filmin bunu anlatışına bayıldım.

Pek tabi bu işler bak böyle demek zor, hayatta her zaman istisnalar vardır fikrindeyim.

Filmi de öneririm.

19.09.2012

Evim Evim Hayalimdeki Evim


Yeni İkea katalogu çıktı mı derken kendimi bulduğum yer budur!
İşte hayallerimdeki evim.

Not: Hayalimdeki ev her gün değişebilmektedir, yazar bu satırları yazarken, huzur ve dinlenme peşinde olduğundan hayalindeki evin yoğun beyazlığı gözlerinizi almasın efendim.

Bu balkonda her sabah çayımı içsem...

17.09.2012

Eylül Seni Ne Çok Severim

Ben tatil yapamadıktan sonra yaz aylarını gereksiz bulanlardanım. Ben serin sularda günümü gün etmeyeceksem banane güneşten sıcaktan.

Halbuki Eylül öyle mi? Hepimize eşit davranıyor. Çalışana da, okuyana da ayrım yapmadan al sana yepyeni başlangıçlar diyor.

En çok Eylül'ü severim Ekim'den sonra; Ekim'e de doğum günü kıyağı geçerim ondan.

Eylül geldi geleli ben de bir o kursa mı gitsem, buraları mı gezsem heyecanı var. Hatta uf çok pis yağmur yağsa da evde takılsam heyecanı bile var. Bütün yaz bu sıcakta kim gidecek oraya dediğim yerleri gezesim var. Çizmeler, ceketler alasım var.

Buraların tek Eylül delisi ben değilimdir herhalde ama Eylül'ün ortasına gelmişken iyice tadını çıkarmak lazım sanki çünkü bugün Eylül yaz eylülünden sonbahar eylülüne resmen geçiş yaptı!

Pek de tatlı oldu sanki!

Bu yazıda Eylül'deki diğer yazılar öncesi Eylül'e bir teşekkür, sevgi, saygı yazısı olsun.


Fotoğraf da bir Eylül klasiği Ankara-İstanbul dönüş yolculuğunda otobüste çekilmiştir.

13.09.2012

Güzel Şeyler

Merhaba!
Ben yeni bir telefon aldım ve bu telefonu en çok, güzel fotoğraflar çekebileyim diye aldım.
Pek tabi insana sorarlar neden fotoğraf makinesi almadın o zaman diye, ona da cevabım var, kızmayın!

 Şimdi o çantaya kesin fotoğraf makinesinin konulmayı unutulduğu günler olacak ve ben kesin o zaman çok fotoğraf çekmek isteyeceğim. Bu sebeple hep yanımda olsun benim olsun diyerek yeni telefonuma kavuştum. Photo editor uygulamaları ile eğlendim. Ortaya böyle bir sonuç çıktı.

Özetle; bu hafta sevdiğim güzel şeyler yazısı olsun bu.

İlk fotoğraf en sevdiğim olsun istedim. Karşınızda Fenerbahçe Marina.

Şu hayatta en çok istediğim şeylerden biri teknem olması. Mümkün ise teknemin yuvası da Fenerbahçe olsun isterim.
Öğrendiğime göre sırada 200 küsür tekne olduğundan, tekneyi alsam dahi pek gerçeğe dönüşecek bir hayal değil bu.
Olsun ben de teknemi Pendik'e falan götürürüm. Sanki tekneme yer yok, hiç!


"En güzel tekne arkadaşının teknesidir" diye öğüt aldığımız babamın arkadaşının minik teknesinde iken. 12 yıl önce teknesi ile burada yerini kapan şanslılardan kendisi. Pek özendik.

Bunlar da ilginizi çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...