11.11.2012

Efes/Yedi Uyuyanlar/Şirince

Yukarıdaki kedi Efes kedilerinden, heykelin gölgesinde dinlenmekte kendisi. 

Bugün yeni mekanlarımız Efes, Yedi Uyuyanlar Mağarası ve Şirince Köyü.

Efes'in tarihini merak edenler, edip de sayfalarca okuyamam diyenleri yine wikipediaya alalım.

Ben Efes'te iki hata yaptım. Bir; gezmeden önce yeterince okumadım, araştırmadım, paraya kıyıp bir audiobook almadım. İki; şapkasız çıktım. Siz siz olun bu hataları yapmayın, güneşin altında şapkanız, kafanızda da yeterince bilginiz olsun. Efes'i gezerken keyfiniz tam olsun.


Bizim gibi hızlı bir tur yapsanız bile en az iki saatinizi Efes'te geçirebilirsiniz. Müze kartınız var ise ne ala! Yok ise biletle aynı fiyat olduğu için müze kart almanın tam zamanı.

29.10.2012

Ne Dilesem?


Bayram tatilinde İstanbul'da olacağım, dinleneceğim, keyif yapacağım fikri, bayram tatilinde İstanbul'da olmanın ne kadar sıkıcı olabileceğini hatırlamam ile sonuçlanmış olabilir. Neyse ki bu talihsiz hatayı yapan tek ben olmadığım için, hemen aynı düşüncelere sahip kuzen ve abla ile iki günlük bir İzmir seyahati planladık.

Bugün sadece ilk durağımız olan Meryem Ana ziyaretinden bahsetmek istiyorum. Ben zaten kilise gezmeyi, her girdiğim kilisede mum yakmayı çok seven ve huzurlu bulan, yanındakilere zaman zaman "Ne kilise aşkıymış arkadaş!" dedirten bir insanım. Meryem Ana evi o sebeple mutlaka ziyaret etmek istediğim bir yerdi.

25 yaşına yeni girmiş olmanın ağırlığı mı yoksa mekanın yaydığı enerji mi bilmiyorum ama burası bana bir süredir unuttuğum bazı şeyleri hatırlatan bir yer oldu. O yüzden iyi ki gitmişim.


Bilmeyenler için hızlıca wikipedia copy-paste bilgisi: Meryem Ana Evi, İzmir Selçuk'taki Bülbüldağı'nda İsa'nın annesi Meryem'in son yıllarını St. Jean (Yuhanna) ile birlikte geçirdiğine inanılan kilise. Hristiyanlar için hac yeridir. Bugüne kadar papalar tarafından ziyaret edilmişliği vardır.
Efes antik kentin üst kapısının yanından geçilerek çıkılan Meryem Ana ören yerinde, Küçük bir Bizans Kilisesi bulunmaktadır. Burada İsa Peygamber’in annesi Meryem’in yaşadığına ve öldüğüne inanılır. Hristiyanlar yanında Müslümanlarca da kutsal sayılır ve ziyaret edilir, hastalara şifa aranır, adaklar adanır. 

8.10.2012

Toz Pembe

Bratislava

Şimdiye kadar en sevdiğim Lomo filmlerim bunlar oldu sanırım. Netlikte makinemi kaybetmiş olsam da renkler sağolsun!


Büyükada

Tadımlık olsun, şimdilik 3 fotoğraf olsun.

Büyükada

7.10.2012

3 Gün Taksim


Cuma iş çıkışından beri aralıksız olarak Taksim'de olmam sebebi ile aşağıdaki fotoğrafların Taksim temalı olması pek normaldir. Sanıyorum ki 2 ay boyunca her hafta sonu ben Almanca aşkım sebebi ile bir "kursteilnehmer" olarak Taksim'e gideceğimden blogumda Taksim temalı fotoğraflar önlenemez şekilde çoğalacaktır.

Genelden özele inelim, ilk haftanın Japon turistliğine verelim, bol tramvay ve deniz fotoğrafına hazır olalım!

24.09.2012

Like Crazy



Buraya sanırım hiç izlediğim filmlerle ilgili yorumlarımı yazmamışım. Zaten malesef hiçbir zaman o harika, tüm yönetmenleri bilen sinema izleyicisi olamadım. Hatta zaman zaman kendimi aşırı dozda romantik komediye maruz bıraktığım da doğrudur. (8-6 çalışınca o kafanın bir şekilde boşalması lazım değil mi?)

Dün keyif pazarı sinema kuşağımda "Like Crazy" vardı. Film Sundance Film Festivali'nde Büyük Jüri Ödülü'nü kazanmış, Felicity Jones ve Anton Yelchin ise başrollerde diyerek gereken IMDB bilgilerini verdikten sonra sizlere önerir miyim o kısma geçelim.

Not: Farkında olmaksızın spoiler barındırabilir.

Öncelikle şu an uzak mesafe ilişki yaşayanlar, mutlu sona kavuşacağına inananlar izlemesin. Kendinizi üzmenin alemi yok, zaten zor şeyler yaşıyorsunuz. Hiç bulaşmayın.

Uzak mesafe ilişkisini bu iş yürümeyecek diye bitirenler, bu yüzden acı çekenler ya da çektirenler; hıh siz mutlaka izleyin.

Uzak mesafe ilişkisi nedir pek bilmeyenler ama romantik komediden ziyade daha gerçekçi bir yaklaşımla ilişkileri ele alan bir film izlemek isteyenler, size de izlemenizi öneririm.

Filmin konusu ise şöyle; Anna İngiltere'den exchange öğrenci vizesi ile Amerika'ya gelmiş bir kızımızdır. Burada Jacob ile tanışır ve aşık olurlar. Birbirlerini çok seven bu çiftin ilişkisi, Anna'nın vizesini aşması sebebi ile bir daha Amerika'ya giriş yapamaması ile çıkmaza girer. Filmin bundan sonrası ise bu gayet sıradan konuyu, romantize etmeden çok gerçekçi bir bakış açısı ile ele alıyor.

Şimdi ciddi spoiler;

İşte ben filmin bu gerçekçi yaklaşımını çok sevdim.

Uzak mesafede ilişki yaşanırken aslında bir şekilde iki tarafın da hayatlarına devam ettiğine, kırk yılda bir gelen sevgilinin o hayata aslında hiç dahil olamayışına, iki kişinin değişip, aslında eski bir hayale tutunduğunu farketmemesine/farketmesine/farkedip ısrarla anlamamazlıktan gelmesine ve filmin bunu anlatışına bayıldım.

Pek tabi bu işler bak böyle demek zor, hayatta her zaman istisnalar vardır fikrindeyim.

Filmi de öneririm.

19.09.2012

Evim Evim Hayalimdeki Evim


Yeni İkea katalogu çıktı mı derken kendimi bulduğum yer budur!
İşte hayallerimdeki evim.

Not: Hayalimdeki ev her gün değişebilmektedir, yazar bu satırları yazarken, huzur ve dinlenme peşinde olduğundan hayalindeki evin yoğun beyazlığı gözlerinizi almasın efendim.

Bu balkonda her sabah çayımı içsem...

17.09.2012

Eylül Seni Ne Çok Severim

Ben tatil yapamadıktan sonra yaz aylarını gereksiz bulanlardanım. Ben serin sularda günümü gün etmeyeceksem banane güneşten sıcaktan.

Halbuki Eylül öyle mi? Hepimize eşit davranıyor. Çalışana da, okuyana da ayrım yapmadan al sana yepyeni başlangıçlar diyor.

En çok Eylül'ü severim Ekim'den sonra; Ekim'e de doğum günü kıyağı geçerim ondan.

Eylül geldi geleli ben de bir o kursa mı gitsem, buraları mı gezsem heyecanı var. Hatta uf çok pis yağmur yağsa da evde takılsam heyecanı bile var. Bütün yaz bu sıcakta kim gidecek oraya dediğim yerleri gezesim var. Çizmeler, ceketler alasım var.

Buraların tek Eylül delisi ben değilimdir herhalde ama Eylül'ün ortasına gelmişken iyice tadını çıkarmak lazım sanki çünkü bugün Eylül yaz eylülünden sonbahar eylülüne resmen geçiş yaptı!

Pek de tatlı oldu sanki!

Bu yazıda Eylül'deki diğer yazılar öncesi Eylül'e bir teşekkür, sevgi, saygı yazısı olsun.


Fotoğraf da bir Eylül klasiği Ankara-İstanbul dönüş yolculuğunda otobüste çekilmiştir.

13.09.2012

Güzel Şeyler

Merhaba!
Ben yeni bir telefon aldım ve bu telefonu en çok, güzel fotoğraflar çekebileyim diye aldım.
Pek tabi insana sorarlar neden fotoğraf makinesi almadın o zaman diye, ona da cevabım var, kızmayın!

 Şimdi o çantaya kesin fotoğraf makinesinin konulmayı unutulduğu günler olacak ve ben kesin o zaman çok fotoğraf çekmek isteyeceğim. Bu sebeple hep yanımda olsun benim olsun diyerek yeni telefonuma kavuştum. Photo editor uygulamaları ile eğlendim. Ortaya böyle bir sonuç çıktı.

Özetle; bu hafta sevdiğim güzel şeyler yazısı olsun bu.

İlk fotoğraf en sevdiğim olsun istedim. Karşınızda Fenerbahçe Marina.

Şu hayatta en çok istediğim şeylerden biri teknem olması. Mümkün ise teknemin yuvası da Fenerbahçe olsun isterim.
Öğrendiğime göre sırada 200 küsür tekne olduğundan, tekneyi alsam dahi pek gerçeğe dönüşecek bir hayal değil bu.
Olsun ben de teknemi Pendik'e falan götürürüm. Sanki tekneme yer yok, hiç!


"En güzel tekne arkadaşının teknesidir" diye öğüt aldığımız babamın arkadaşının minik teknesinde iken. 12 yıl önce teknesi ile burada yerini kapan şanslılardan kendisi. Pek özendik.

27.08.2012

Kalbim Viyana'da Kalmış Olabilir


Bazen çok ama çok beğendiğim şehirleri anlatamıyorum. Yine öyle bir andayım.
Görkemli desem yetmiyor, sanat, tarih desem, neresinden başlasam bilemiyorum. Bana hissettirdikleri ise tarifi imkansız.
O yüzden ben doğru kelimeleri bulana kadar bugünlük fotoğraflar konuşsun.


Rathaus önünde film festivali. Festivalin 50. yılında Carmen'i izlemek de varmış kaderde.

21.08.2012

Bratislava Günlüğü-3

Bir gurbetçi acıkırsa ne yapar?

Tamam abarttım 10 gündür burada olmam beni gurbetçi yapmaz ama herkes bayramda annesinin böreklerini, dolmalarını hüpletirken ben de boş duramazdım. Klasik yerel lezzetler, yerel güzellikler mottomu ardımda bıraktım.

Komşuya kadar uğradım!

Bratislava'da en bayıldığım, en keyifle yemek yediğim mekan bu oldu!
Karşınızda; Grecka Taverna


Bir anda Slovakya'dan gittim, Bratislava zaten yoktu, artık bir Yunan adasındaydım ve dolma yiyordum. Ne saadet!

19.08.2012

Bratislava Günlüğü-2

Aşırı sıcak bir Bratislava gününde Bratislava Castle'a (bir diğer adı ile Hrad Castle) gitmeyi ve başıma güneş geçmeden dönmeyi başarmanın haklı gururunu yaşamaktayım.
Şemsiye ile gezen Japon teyzelere kıs kıs güldüğüm için hafif pişmanım şu an.

Fotoğraflarımda bir sıkıntı olduğundan aşağıdaki fotoğrafı paylaşabiliyorum sizinle.
10.yydan beri var olan bu kale lokasyonu gereği harika fotoğraf çekme imkanı sunuyor. (Benim gibi şansız değilseniz tabi)

İngilizcem beni yanıltmıyor ise bu kale 1950de yanmış ve yeniden inşa edilmiş. Zaten yeni yapılmış havası gözlerden kaçmıyor. O sebeple beni yine çok etkileyemedin Bratislavacım!

Kale fotoğraflarına teknik olarak ulaşamadığımdan size bu seyahatteki can yoldaşlarımdan bahsetmek isterim.

Öncelikle henüz şöyle güzel bir dijital fotoğraf makinem olmaması sebebi ile bütün fotoğraflarım telefonum ile çekilmekte fakat Holgam'da 36 filmi ile her daim destekte bana. Dijitaldeki gibi çılgınlarcasına çekemediğimden ancak çok güzel bir manzara görürsem fotoğraf çekiyorum. Bu sefer yepyeni bir film aldım, sonuçları heyecanla beklemekteyim.


Sağda yer alan Pilsener Urquell yani buranın meşhur birası aslında can yoldaşım falan değil ama seven olur diye onu da araya koymak istedim. Benim için çok acı bir bira, fakat gidilen yerin birasını tatmak her daim görevimiz.

Her seyahatte bir saat gezinme akabinde bir yerlerde oturup kahve mi içsek ekolünden bir insan olduğum için burada da kahve can yoldaşım. Mekan olarak da Old Town'da La Putika ve Bratislava Kalesi içinde Hrad Restaurant (manzarası şahane) önerilir.

Hala buralarda olmam sebebi ile Bratislava notları devam edeceğe benzer. Bir sonraki notta görüşmek üzere!


18.08.2012

Bratislava Günlüğü-1

Bratislava hakkındaki esas yorumlarımı sona sokladım.
Önce fotoğraflar konuşsun.



Bratislava'nın esas olayı Old Town'u ve görülecek yerleri özetleyen bir fotoğrafla başlayalım. Old Town kafelerin, pubların, eski binaların, güzel sokakların olduğu çok hoş bir mekan. Fakat biraz küçük, yaklaşık yarım saat sonra yine aynı yerlerde dönüp duruyorsunuz.

Hrad Castle yarınki rotam onu es geçiyorum bu yazıda.

17.08.2012

Tuna Nehri



Yolum Bratislava'ya düştü.
Garip, huzurlu, güzel, eski, yıpranmış bir şehir.
Daha iki hafta buradayım, blog bir süre takdir edersiniz Bratislava günlüğü olacaktır.
Arada Viyana da olacak ama endişeye mahal yok.
:)


Esas yazı yarına...



12.08.2012

Müzeyyen



İstanbul'da Anadolu yakasında şöyle birbirimizi rahatça duyarak muhabbet etsek, mis gibi mezeler yesek, rakımızı fonda Türk Sanat Müziği ile yudumlasak diyorsanız karşınızda yepyeni bir mekan; Müzeyyen!

29.07.2012

Bir Fincan Kahve?

İstanbul'da enfes türk kahvesi yapan bir yer mi arıyorsunuz? 
Ben buldum!

Karşınızda Mandabatmaz!
Neden Mandabatmaz bu kısmı çözemedim ama kahve makinesinde yapılmış kahveleri içmekten bıkanlar enfes, has, köpüklü Türk kahvesi isteyenler Beyoğlu'nda bu kahve önerilir efendim.


28.07.2012

Çalışıyorsam Suçum Ne Taksim?


Ben her hafta sonu "Bu ne kalabalık, evim evim güzel evim" diye Taksim'den kaçarken, hafta içi bu kadar boş ve harika olması reva mı, hak mı, ayıp değil mi? Sorarım sizlere, çalışıyorsam suçum ne?


9.07.2012

Bir Aşk Hikayesi

Peşinden çok koştum! Pahalısın dediler, bakımı imkansız dediler, bulunmaz dediler, hipster mısın, artist misin dediler, dinlemedim!





Büyükada Notları-2

Büyükada'ya 3.gelişim ama hala Rum Yetimhanesi'ni görmemiştim. 

Sıcağa aldırmıyorum, faytona para vermiyorum, çok pis yanmayı göze alıyorum ve karşınızda Rum Yetimhanesi.


Dünya'nın en büyük 2.ahşap binası olduğu söyleniyor. Ne acı ki çok kötü durumda, içeri girmek yasak.
Harap hali, geçmişi insanı çok hüzünlendiriyor.

8.07.2012

Büyükada Notları-1



Aradığınız huzur, uzaklarda değil İstanbullular. Sadece bir vapur uzağınızda. 
Herkes tatilde ben bu şehirde bayılmak üzereyim diyen herkesi adalara alalım.
İlk adamız Büyükada!

3.07.2012

Soundgarden

Gündemin gerisinden geliyorsam analog sevdamdandır.
Fotoğraflar yeni çıkınca Soundgarden nasıldı anlatmak için geç kaldım. 
Zaten aklımda bir tek güzel müzik, hoş sohbet, eğlence kaldı. 



O gün eminim pek çok kişi swing derslerine katılmaya karar verdi. Sonra ne oldu bilmiyorum ama benim "bir ara yap, ne güzelmiş" listeme eklendi. 



Festivalin en tatlı fotoğrafı, dans edelim, gülelim, sarılalım!
Daha güzeli var mı?
Pek sevgi doluyum bugün, öhöm!


Bütçeler bu ay one love ile bir kez daha zorlanacak ama olsun, değer!

23.06.2012

Geçen Yine Sinirliyim



Çok mu sinirliyiz? Çok mu bunaldık?
Sıcak başımıza geçti, sanki siz hariç herkes tatilde mi?

Bu aralar benim için biraz öyle olduğundan, dikkatimi dağıtmak için her yola başvurdum ve nur topu gibi masmavi bir mumluğum oldu.


8.06.2012

To Rome With Love

Woody Allen filmlerine bayılıyorum!

22 Temmuz'da vizyona gireceğini düşündüğüm bu filmin 22 Haziran'da vizyona gireceğini öğrenmenin heyecanını yaşıyorum! Hem de bu sefer ah orada olsaydım diye iç geçirmeyeceğim bile, yaz tatilimde Roma'ya gidiyorum! (yazar bu satırları yazarken raks ediyor olabilir!)



Fragman ise burada!
Düzeltme 28 Eylül Türkiye vizyona giriş tarihi! Pof!

3.06.2012

Ikea Balkonumuzun Her Şeyi

Fesleğen, sardunyalar, evimizin her seyi Ikea'dan mumlar, fener ve saksılar... 
Ta taa taaam balkona yaz geldi! 


27.05.2012

Bir Tatlı Huzur

İstanbul'un en sevdiğim yanı, gidecek, görülecek, huzur bulunacak yerinin tükenmemesi. Siz her yerini gezdim deyin, yine karşınıza yepyeni şahane yerler çıkabiliyor.
Geçen pazar yolumuzun düştüğü Kandilli ise pazar günleri için, en güzel rotalardan.

Orada keşfettiğimiz bu güzel kafenin dekorasyonuna bayıldım!



25.05.2012

Bir Oradayım Bir Burada

Bilin bakalım bu fotoğraflar nereden?


Sol köşede Mersin palmiyelerini görebilirsiniz.

Sağ üst köşedeki gölet ve iskele ise  "hayat ne acayip" dedirtecek şekilde Eskişehir'de bir fabrikada karşıma çıktı.

Sol alt köşede ise Kandilli ara sokakları.

Yazar bu manzaraları 2 hafta içinde çektiğini belirterek okuyucuya; gezmekten perperişan oldum, evimden bir süre mümkünse çıkmak istemiyorum demek istemektedir. Yarın festivale gidecek olması ise  tamamen tesadüftür. Cevap D şıkkıdır.


23.05.2012

Bebek

Yaklaşık 2 haftadır İstanbul dışında her yerde olmaya yeter dediğim bu günde güzide semtimiz Bebek'i anmayı borç bilirim.


13.05.2012

Pazar ve Ertesi Sendromsuz Olmaz!

Pazartesi gününe geçişte en azından sabah kahvenizi için, gazetelerinizi okuyun gençler deseler de şu iş saatlerini 10.30'a alsak mesela?

Hepimiz inanırsak neden olmasın?

Haklı mücadelemizin maskotu İzo olabilir :)

6.05.2012

Pazar Nostaljisi


Bugün bahar yorgunuyum ve pek de mutlu değilim.

Blogumda bu zamana kadar hep kendi çektiğim fotoğraflarımı kullanmıştım ama bugün bir değişiklik yapıp internette gezerken yüzümü güldüren bir iki fotoğrafı eklemeyi uygun gördüm.
Hatta belki her pazar, yorgunluk, miskinlik bahanelerinin arkasına saklanıp bunu yapabilirim.

Seçtiklerimin benim gibi eskiye düşkün olanların hoşuna gideceğine eminim!

Üstteki daktilo ise en çok istediğim şeylerden, keşke dün Hıdrellez dileğimde çizseymişim.

1.05.2012

Haytalı Asla Bici Bici Değildir!

Başlıkta ne anlatmaya çalıştığımı yazının devamında bulabilirsiniz.

4 günlük tatilim varsa yollara düşeriz temalı bu hafta sonunda Hatay'dayız.
Elimde olmayan sebeplerle çok fazla gezemediğim Hatay'ın gezebildiğim nadir yerlerinden Harbiye Şelalesini sizlere tanıtmayı borç bilirim.


Elinizde biranız, ayaklarınız suda, bir yandan şelalenin sesi, hayattan kopmak için şahane bir mekan.

22.04.2012

Kuzguncuk

Kişi pazar günü İstanbul'da nereye gitmeli?


Mesela bu pazar Kuzguncuk'a gidebilir, keza duydum ki bu pazar, pazar sendromu yokmuş! 

16.04.2012

Sevgili Kapadokya;

Bugün sana uğramayı çok istedim. Biraz dolaşacaktım, bol bol fotoğraf çekecektim, şaraplarından tadıp, güzel güzel yemekler yiyecektim. Fakat takdir edersin ofis daha tatlı geldi. 

Bu sebeple geçen buluşmamızdan bazı fotoğrafları sana yollamak istedim.

11.04.2012

Cherry Blossom


1912 yılında Tokyo'dan Washington DC'ye 3000 tane kiraz ağacı nam-ı diğer cherry blossomlar hediye edilmiş. Ağaçlar belli ki sapasağlamlarmış ki, her sene bu zamanlarda DC'de cherry blossom festivali olmasına neden olmuşlar. Japonya hediyesini yolladıktan tam 98 yıl sonra Washington DC'ye giden bana da onları fotoğraflamak düşmüş.

9.04.2012

Bukalemun Termos

Kahve termosunun kendini yenileyeni makbuldur.
Evde "mini çakal" olan termosum, ertesi gün işe gidecek olması sebebiyle olgun bir kelebeğe dönüştü.
Bukalemun termosum bana hediyedir, starbuckslarda bulunabilir.

8.04.2012

Ne Yerdeyim Ne Gökte

Holga süprizleri sever! Bir bakmışsınız 2 fotoğraf birleşmiş, tekne karaya çıkmış, Nuh'un gemisi olmuş.


Siyah beyaz, lomo efekti, instagram falan derken neden hala analog makine diyenlere cevabım bu fotoğraf olsun.

Bahsettiğim efektleri kullanmayı çok sevsem de analog hep bir bekleyiş, hep heyecan demek. Şiddetle tavsiye edilir. Filmlere dair yazılar ise pek yakında.


Bir Pug Sevdim

Izo ile tanışmanızı isterim. Kendisi bizim köpeğimiz olur. 


3.04.2012

Ada Sahillerinde


Havalar ısındıkça kanı kaynayanlar, gidelim buralardan diyenler, şimdi sessiz sakin huzurlu bir yerde, güneşin altında keyif çatmak lazım diyenler, o zaman Deniz Tur gururla sunar; "Thassos Adası"

Bir Cuma akşamı, iş çıkışı yemeğinizi yiyip, atladığınız otobüs ile (açık konuşacağım pek de konforlu olmayan bir otobüs yolculuğu sonrası) vardığınız Kavala'dan feribotla Thassos adasına geçebilirsiniz.

2.04.2012

İstanbul'da Ürkütücü Ev Avı

Geçen hafta İstanbul sokaklarında bir adet "ürkütücü", bir adet "burada yaşarım ben" ve bir adet "ürkütücü ama yaşanır" evine rastladım. Havanın da yağmur, fırtına sebebi ile ürkütücü olması görüşlerimi etkilemiş olabilir.

                                     

1.04.2012

Mamma Mia

Bolonyez sos İtalyan mutfağında sadece makarna sosu olarak değil pek çok yemeğin ana malzemesi olarak kullanıyormuş. Spagetti ile yediğimiz bu sos, aslında Tagliatelle makarnası ile kullanılırmış.

Ben ise bu bilgileri, henüz ilk 40 sayfasını okusam da tavsiye ederim demek istediğim bir kitaptan öğrendim. Elvan Uysal Bottoni'nin "Mamma Mia, İtalyan Mutfağı Hakkında Çok Şey" adlı kitabı.

28.03.2012

Sene 2010


İki yıl önce neredeydim, şimdi neredeyim ya sabır temalı bu yazımızda Malibu'da 4 saatte ne yapılır bundan bahsedeceğiz.

Bunlar da ilginizi çekebilir;

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...